Farkındalığın Günlük Yaşamdaki Önemi

Son zamanlarda farkındalık kelimesini giderek daha fazla duyuyoruz. Ama farkındalık tam olarak nedir? Farkında olmak demek kabaca zihninizi kontrol etmek demektir. Zihninizi ne reye isterseniz oraya yöneltmek ve orada tutabilmektir. Anda yaşamak yani bilinçli ve uyanık olmak gündelik yaşamda far kında olmak demektir. Bizden ve dikkatimizi gerektiren konu dan başka hiçbir varlık anda yaşarken var olamaz. İlgilendiğimi konularla bütünleşmemiz demektir, farkındalıktır. Bu durumda ikilik yerini tekliğe bırakır. Korkutucu bir yalnızlık vardır anda. İnsan huzur ve güveni genelde çoklukta bulur. Birey kendisini koruyan, sahip çıkan ve seven varlıkların çoklukta olduğunu düşünür. Bazen çokluktaki kişiler bireyi eleştirip yargılasa, ken di benliğine saldırıda da bulunsa birey kalabalıktan kopamaz. Çünkü o yalnızlığın sessizliğinde kendisi ile baş başa kalmak tan korkar.Maskeleriyle yüzleşmek istemez. An içinde ise tek lik vardır ve bu durum insanların çoğunu huzursuz eder. Kala balık içinde yaşayan insan gelişme gereği duymaz. Sürekli onu koruyan ve seven varlıklarla adeta bir çocuk olarak yaşamını sürdürebilir. Kalabalık içinde yaşamak bireyin güven duygusu nu besleyebileceği gibi aynı zamanda farkındalık geliştirmesini de engelleyebilir. Bireyin, kendi varoluşunun sebeplerini an layabilmesi için,kendisi ile yüzleşmesi yani baş başa kalması gerekir. Ne geçmişin hatıraları ne de geleceğin hayallerinden etkilenmeden, objektif ve çıplak gözlerle kendini görebilmek öyle önemlidir ki, bu bakış, bu duruş bir kere elde edildik ten, gerçeğin tadına bir kere varıldıktan sonra da vazgeçmek mümkün olmaz. Anda her şeyin farkında olmak yani uyanık olmak keskin bir bilinç halidir ve kendine göre doyulmaz bir tadı vardır. Canancığım sen bu farkındalık olayını birazcık abarttın gibime geliyor. Yaşamındaki tüm çakıltaşlarını temiz lemeye çalışıyorsun. Bırak bazıları kalsın. Çakıltaşlarını temiz leyeceğim derken yolun kenarındaki çiçekleri göremiyorsun, farkında mısın? Unutma kimse kayaya takılıp düşmez. Taşları toplayacağım derken onlara takılmayasın. Biraz da salla gitsin. Kendini ve düşüncelerini çok ciddiye alıyorsun. Anlaştık mı Canancığım!

Karşılaştığınız her yeni duruma anında hâkim olabilmek, onu hemen kavrayıp, gerekeni yapmak, sonra da o duygudan ya da o bilinç halinden çıkıp yeni bir duruma gitmek istemez misiniz? Ama etki ve tepkinin ötesinde durumun bilincinde olabilmek için beklenti ve saplantılardan kurtulmak gerekir. İşte hepimizin de zorlandığı nokta budur. Farkında olmak, an lar içinde, kare kare çekilmiş fotoğraflar gibi yetişmektir. Sürekli farkındalık içinde yaşamak kişinin içeride ne olduğunu bilmesi demektir, zira dışarıdaki dünyayı kişi kendi zihin durumuna göre görür. Kişi üzgünken, dışarıdaki dünya mutluyken olduğundan çok farklı görünür.

Bir öğretmen danışanım bazı günler öğrencilerin kendisini çıldırttığından bahsetmişti. Seni bu kadar sinirlendirmek için diğer günlerden farklı ne yapıyorlar dediğimde epeyce düşünmüş ve cevap verememişti. Senin zihin durumun o günler na sıl, sakın sen daha sinirli, gergin, mutsuz bir gününde olmaya sın dediğimde önce kabullenmek istemedi. Sonra evet sanırım hep benim gergin olduğum günler onların hareketleri beni

daha fazla sinirlendiriyor, öfkelendiriyor dedi. Çatışmalarının öğrencilerinden değil kendi düşüncelerinden kaynaklandığını kabul ettiği anda yeni bir yaşam döngüsünün içinde buldu kendisini. Mesleğini seven ve bu işi daha yıllarca devam ettirmek isteyen biri olarak işe başlarken sorunlarını elinden geldiğince evde bırakmaya çalışıp daha gerçekçi olarak güne başlaması ge rektiğini artık daha iyi anlayabiliyordu.

Şimdiyi yaşamak kişinin düşüncelerini yaşadığı ana odaklaştırabilmesidir. An zamanın bölünemeyeceği kadar kısa par çasıdır. Zevkini tadabileceğimiz en iyi zaman dilimi yaşadığımız andır.

İçdünyanız nasıl? Dikkat ediniz. Dikkatinizi fiziksel duygularınıza toplayınız. Nefesinizi nasıl hissediyorsunuz? Güçlü mü, hafif mi, sakin mi, hızlı mı, yavaş mı? Kaslarınızdaki gerilme ve kısıntı derecesi nedir? Duruşunuz nasıl? Belkemiğiniz dik ve rahat mı, yoksa baskılı ve eğik mi? Çenenizi kilitlemek, nefesinizi tutmak, çenenizi dışa çıkarmak, yapay bir gülümseme ya da çatılmış kaşlar gibi otomatik davranışlarınız mı var? Tüm bedeninizi kontrol ediniz. Sadece dikkat edin ve izleyin be deninizi. Şimdi de dikkatinizi şu andaki düşüncelerinize top layın. Düşünceleriniz yargılama, üzüntü yönünde midir? Geçmişi mi, yoksa geleceği mi düşünüyorsunuz? Şu anda olanlar konusunda hangi anlatınız vardır, anlamı nedir? Bağlantı mı, yoksa yalnızlık mı, güven ya da endişe, ümit veya teslimiyet mi hissediyorsunuz? Baskın gelen duygunuz hangisi? Zihninizden otomatik olarak hangi düşünceler geçiyor? Sadece dikkat edin ve izleyin. Bedeniniz ile düşünceleriniz arasındaki bağlantıyı hissedebiliyor musunuz? Tamam Ece olayı abartma. Yaşama dön. Alooo biz buradayız. Yeter bu kadar kendini izlediğin! Hiç kimse sürekli negatif ya da pozitif değildir, zaten amacımız da bu değildir. Hoşunuza gitmeyen duygu ve düşünceler içerisinde olduğunuzu ve durumunuzu fark etmeniz bile büyük bir başarıdır. Bu yüzden içinde bulunduğunuz duruma dikkatle bakmayı alışkanlık haline getirmeniz çok önemli. Güvenin! En önemli si durumunuzu kontrol edebilme bilincini oluşturduktan sonra hayata iki elle sarılabilmenizdir.

Çoğu kişinin “düşüncelerini ayarlama düğmesi” yoktur. Sürekli negatif ve yersiz düşüncelerle yaşadıkları için devamlı mücadele ya da uyuşmuşluk halindedirler. Ancak artık bu şe kilde yaşamak zorunda olmadığınızı bilmek bile sizi çok rahatlatacak. Mutluluğun doğru koşullara bağlı değil. Her şey sana bağlı. Eşine, eşsizliğine de bağlı değil. Mutluluğunu kendin yaratabilirsin. Sihirli bileşenler elinde.

Çocukları ele alırsak, çocuklar yaşadıkları zaman dilimini geçmiş gelecek diye ayıramazlar. Onlar için sadece şimdi var dır. Kendini oyuna kaptırmış bir çocuk geçmişi veya geleceği düşünmez. İlkokul ikinci sınıfa giden bir danışanım ev ödevini yaparken annesinden anneciğim canım sıkıldı biraz televizyon izleyebilir miyim diye izin istermiş. İzni koparınca bu beş daki ka bir türlü bitmek bilmezmiş. Uzun süre geçince annesi uya rırmış, o da daha beş dakika dolmadı ki dermiş. Kendini çizgi filme öyle kaptırırmış ki beş dakikanın nasıl geçtiğini asla fark etmezmiş. Annesi de ona bu yüzden çok kızarmış. Bana anne sini anlatırken hep zaman konusunda annesi ile tartıştıkların dan bahsetti. Annesi çocukların hep şimdide yaşadığını bilse aynı tutumu yine de gösterir miydi sizce?

Yaşadığımız anı psikolojik düşmanımız olmaktan çıkarıp güzel anlar haline getirmeliyiz. Birçok insan içtiği suyun, soluduğu havanın, ağzındaki bir lokmanın tadının farkında bile değildir. Sadece ihtiyaçlarını giderme derdindedir. Düşünceleriniz başka zaman dilimlerinde olduğu anlar yaptığınız birçok şeyin keyfini alamazsınız, farkındalığınızı kaybedersiniz. Zaman sadece işlerimizi organize edebilmemiz ve olayların farkın da olabilmemiz için kullanmamız gereken bir araçtır. Zamanı

düzen sağlamak ve etrafımızda gelişen olayları kontrol etmek için yönetmeliyiz. Bitkiler ve hayvanlar zamanla ilgilenmezler. Onlar sadece var olurlar. İnsanlar zamanı bilmek isterler, bu sa yede evlerine gidebilmek için otobüsü yakalayabileceklerinden emin olmak ve televizyondaki programa yetişmek isterler. Peki o zaman hiç mi koşturmayacağız ya da işlerimizi halletmek için çok mu rahat davranacağız? Canımızın istediği gibi çok yavaş davranıp da aman okula, bankaya, ofise ne zaman gitsem önemli değil deyip sorumluluklarımızı canımız isteyince mi yapacağız? Tabii ki değil. Yavaş hareket eden bir öğrenci sınavı kaçırabilir, bir yolcu uçağı kaçırabilir, önemli bir randevu kaçırılabilir. O halde nasıl davranacağız? Yaşadığımız anın içinde keyfini çıkararak işlerimizi yapmalıyız. Stresle, sıkıntıyla değil.

Dünya sadece sevdiğimiz şeyleri yapacağımız bir yer değil. Bunu öncelikle kabul etmek gerekiyor. Yaşamımızı sürdür mek, başarıya ulaşmak için izleyeceğimiz yolda sevmeyerek yapmak zorunda kalacağımız birtakım sorumluluklarımız da olacak, önemli olan bunları eğlenceye dönüştürerek sevgiyle yapabilmek. Bu konuda sadece sevdiğimiz şeyleri yapmaya ça lışarak hiçbir zaman istediğimiz yaşam döngüsüne ulaşamayız. Sorumluluklarımızı yaparken ya da bir an önce yapmamız ge rekenleri yaparken de anda olabilmektir önemli olan. Oradan oraya koşuştururken, zamanla yarışırken, yetiştirmek zorunda olduğunuz işlerin derdindeyken, çocuğunuzun dişi çıkacak, ilk adımlarını atacak, bir çiçeğin açışını, yağmur sonrası çıkan gökkuşağının güzelliğini, toprağın kokusunu kaçıracaksınız. Ne yaparsanız yapın, ne kadar hızlı olursanız olun içinizdeki anın farkındalığını kaçırmayın. Ama abartmadan, dozunda!

Bugün dünyamızda milyarlarca insanın içinde manevi bir boşluk var. Ancak içini bilinçli inançla dolduran ve zihnini yönetebilen insan, içindeki manevi boşluğu giderebiliyor. Ha yatınızı daha güzel ve anlamlı yaşamak istiyorsanız, zihninizi yönetmeyi öğrenmeli ve içinizi bilinçli olumlu inançlarla dol durmalısınız. Böylece daha çok yaşama sevinci duyar ve hayat tan daha fazla zevk alırsınız. Çevrenize bakarsanız uzun süre coşkulu ve enerjik yaşayan insanların güçlü olumlu inançları vardır ve zihinlerini kontrol ederek şimdide yaşarlar. Yaşadıkları her anın keyfini çıkarırlar ve çok iyi bir farkındalığa sahiptirler. Ne geçmişte ne de gelecekte yaşarlar.

Eğer enerjinizin tükendiğini, yaşama sevincinizin azaldığını, hayattan yeteri kadar zevk almadığınızı hissediyorsanız, sebebi zihninizden geçen olumsuz düşünceler olmasın?

 

Paylaş:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir