Nefesin Gücüyle Gelen Duygusal Zeka!

İçinde bulunduğumuz teknoloji çağının insanları kendinden uzaklaştırdığı, kaybettiği mutluluğu ve huzuru yeniden bulmak için arayışta olduğu bu dönemde “nefes”in önem kazanması bir tesadüf değildir. Bu hayatla en kuvvetli bağımız olan “nefes”, bizi yaşam yolculuğunda kendimize döndüren ve kendimizi yeniden keşfetmemizi sağlayan çok güçlü bir araçtır. Nefes seanslarında “diyafram nefesi” kullanılarak akciğerlerin kapasitesi artırılır. Bu sayede tam kapasite nefes alışkanlıkları kolayca dönüştürülerek tam kapasite nefes alınması sağlanır. Tüm bedene ve tüm hücrelere ihtiyacı olan oksijen böylece gönderilmiş olur.

Diyaframı daha iyi kullanarak, yaşlanmamızı erteleyebilir ve birçok hastalıktan kaçınabiliriz. Haftalarca yemek yemeden, günlerce su içmeden yaşayabilecekken hava olmaksızın sadece birkaç dakika yaşayabileceğimiz bir gerçektir. Sen evet sen saçıyla uğraşan genç arkadaşım; çok hızlı ve göğüs nefesi alıyorsun. Panik atak olursun, yavaş. Bu şekilde çabuk da yaşlanırsın.Diyaframdan nefes almalısın. Yavaş yavaş, evet yavaşla. Aynen böyle, harikasın. Oksijenin yediğimiz yiyecekleri yakması (ATP) ile; bedenin hareket edebilmesi, düşünebilmesi, organların,hormonların, tüm sistemin çalıştırılarak yaşamın devamlılığı sağlanır.

Oksijen bütün hücrelere yeterli seviyede servis yapılırsa ancak enerji oluşabilir ve yanma sağlanabilir… İşte bunun için de yeterli düzeyde oksijenin ciğerlere alınmasına ve karbondioksitin bir sürede dışarı çıkarılmasına ihtiyaç vardır.Doğru solunum sırasında vücudumuzda neler oluyor?

Öncelikle diyaframın hareketi iç organlara masaj etkisi yapar. Bu süreç organlardaki kan dolaşımını hafifletir. Kalp krizi riskini azaltır, çünkü kalbin yükünü de hafifletir. En çok oksijene ihtiyacımız olan organımız sizce hangisidir? Evet, doğru tahmin, beyniniz! Beyninizin diğer organlardan daha çok oksijene ihtiyacı vardır. Zihinsel bulanıklık, negatif düşünce, depresyon, işitme ve görme bozuklukları başlamasında beyninizin yeterli oksijen alamamasının faktörü oldukça büyüktür. Beyne yeterli oksijen gitmemesinden ve glikozun uygun seviyede alınmamasından dolayı ciddi psikolojik problemler başlayabilmektedir. İşte tam da bu sebeple doğru nefes alma ve dengeli beslenme oldukça önemlidir. Beyinde bazı bölgelerin düşme, yaralanma ve doğum esnasında yeterli oksijen alamama gibi sebeplerle hasar görmesinin ve geçirilen streslerin beden kimyasına etki etmesinin (travma sonrası stres bozuklukları) öğrenme güçlükleri ve davranış bozukluklarına yol açtığı bilinmektedir. Beyne uygun şekilde daha fazla oksijen gitmesinin, motivasyon, ezberleme, öğrenme, anlama gibi zihinsel faaliyetlerin verimini artırdığı yapılan birçok bilimsel çalışmayla da kanıtlanmıştır. Oksijenle beynin ihtiyacı olan enerjiyi sağlayan adeta beynin yakıtı durumundaki glikozun uygun şekilde (ne fazla ne de eksik) alınması da verimi artırmaktadır. Zira beyin glikozu depolayarak, sürekli kan dolaşımı yoluyla kandan sağlamaktadır.
Uyku sorunları, zatürree, astım, yorgunluk gibi sorunlarda yetersiz oksijenin rolü hiç de az değildir. Yaşlanmanın en belirgin sebeplerinden birisi yine yetersiz oksijendir. Çünkü; hücreler yeterli ve düzenli nefes alamadıkları için yeterince oksijenle uygun seviyede buluşamazlar.
Nefesinize düşüncenizi yükleyin, değişimin keyfini çıkarın. Nefesinize hangi düşünce ve niyeti yüklerseniz o yönde kendinizi değişime açmış olursunuz.

Paylaş:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir