Yaşamdan Keyif Almanın Sırları

Yaşam Sıkıntılarla Yaşayacak Kadar Uzun Değil!

Birçok insan yaşamıyor. Kalplerinin durduğundan ya da artık nefes alıp vermemelerinden bahsetmiyorum. Yaşamak için bir sebepleri olmadığından canları sıkılıyor ve bu sebeple de ruhlarını teslim etmiş gibi görünüyorlar. Metrobüs, metro, otobüs ya da araba ile işe giderken, iş toplantısına gittiğinizde gördüğünüz insanların çoğunun ölüden farkı olmadığını görürsünüz. Benim yaşayan ölüler diye tabir ettiğim bu insanlar hayatın her alanında ve dünyanın her bir köşesinde karşımıza çıkabilirler. Şehirli köylü, eğitimli eğitimsiz, zengin fakir demeden herkes olabilir. İstiklal Caddesi’nde toplanan ve sadece birkaç saatlik mutluluğu hede eyen kalabalığı düşünün. Her yıl her tür zevk için ne kadar para ve zaman sarf edildiğini bir düşünün. Peki bu işe yarıyor mu? Gerçekten, mutlu muyuz sizce? Geçenlerde güneşli bir günde ne zamandır merak ettiğim ve yapmak istediğim bir şeyi yaptım. Havanın güzel olduğu bir günde bir cumartesi günü Beyoğlu’nda İstiklal Caddesi’nde gelip geçen insanların yüzlerini rahatça görebileceğim bir cafeye oturdum. Yanımdan geçen yaklaşık 200 kişinin yüzünü inceledim. Tahmin ettiğim gibi, yüzünde gülümseme olan kişilerin sayıları oldukça azdı! Ben acılar çeken çok yalnız insan tanıyorum. Yakın bir zamanda Marmaris’in koylarında gemi ile yaptığım büyüleyici bir gezide, gerçekten mutlu ve gülen insanların sayısının çok az olduğunu fark ettim, bir kez daha şaşırdım. Bu kadar güzel sahiller, doğanın tüm cömertliği, hizmette sunulan abartılı ikramlar, şımartılmalar yolcuların çoğu için hiçbir şey ifade etmiyor gibiydi. Ancak buna şaşırmamalıydım. Çünkü insanlar hep aynı hatayı yapıyorlar.

Mutluluğu kesintisiz sürekli akan bir süreç olarak düşünüyorlar. Oysaki mutluluk sürekli olamaz. Mutluluk insan yaşamına kesit kesit girer. Bir çocuğu sevmek, başarıya atılan bir imza anı, tatlı bir anı vb. Ancak birey ne zaman ki bu sürecin devamlı sürmesi gerektiğini düşünürse işte problem orada başlar. Mutluluğa yüklediğimiz anlamı değiştirmeliyiz. Mutluluk dalga dalga yaşamımıza akar ve gider. Sürekli aynı coşkun dalga halini yaşamaya çalışmaktan vazgeçmeliyiz. İnsanlara mutluluk öyle bir sunuluyor ki! Sanki yüksek dağların ardında büyük çabalarla ulaşılabilecek, ulaşılınca da hep orada kalınacakmış gibi. Böyle bir şey yok. Herkes yaşamında mutluluk anlarını deneyimlemiştir. Mutluluk öyle Kafdağı’nın ardında ulaşılacak sihirli bir yer veya duygu değildir. Mutluluğun geleceğini bilmek, geldiği gibi gidebileceğinin de bilincinde olmaktır mutluluk. Algımızı değiştirmeden, gerçek huzur ve mutluluğu kesinlikle yaşayamayız.

Seda biliyor musun senden çok güzel bir şey öğrendim. Annen kanser tedavisi görürken sana ücretsiz konser bileti çıkmıştı. Çok gitmek istediğin bir konserdi ama annenin rahatsızlığından dolayı vicdan azabı duyuyordun. Sonra sorunu kendin çözmüştün ve şöyle demiştin: “Annemin durumu gittikçe kötüye gidiyor, evet. Bunu biliyorum. Ancak bu sürecin daha ne kadar süreceğini de bilmiyorum. Ben şimdi konsere gitmeye karar veriyorum. Üzülmem gereken zaman geldiğinde nasıl olsa üzüleceğim! Şimdiden çok üzülürsem anneme ve kendime bakacak gücüm de kalmayacak.” Bu çözümünden ben çok etkilenmiştim

Paylaş:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir